Yalan Üzerine
- Hamit Orhan Demircan
- 4 Ağu 2024
- 3 dakikada okunur
Gözlerimi bir anda dünyaya açtım. Avazım çıktığı kadar bağırarak. Baş aşağı sallandırılırken bedenim neler oluyor burada anlayamıyorum. Bir şeyler duyuyorum, bir şeyler görüyorum, beni tutan bir şeyler var, bulunduğumuz bir yer var… Dolu dizgin koşturup zihnime doluşan bunca görüntü, ses, his nedir? Korkuyorum. Çok korkuyorum. Derken kollarına veriliyorum bir şeyin. Sıcacık, yumuşacık, sevecen, şefkatli, merhametli… Anne.
Bana dünyayı öğretiyorlar babamla birlikte. Gördüğüm her şeyi bir bir kazıyorum zihnime. Onu öğreniyorum bununla birlikte. Şunu öğreniyorum ötekiyle birlikte. En zoru da ne biliyor musunuz; seni öğreniyorum benimle birlikte. Ve öğrenmemle birlikte anlamaya başlıyorum aradaki farkı. Bir bütünmüşçesine yaşarken bu alemde anlıyor ve hissediyorum yalnızlığımı. Bu alemde bir şeyler yapmalı, bu alemde bir şeylere tutunmalı, bu alemde kendini korumalı… Cezalar, ödüller, yasaklar, kurallar her şey çok fazla geliyor. Derken keşfediyorum var olmayanı var olanla değiştirmeyi…
Evet, yapılan bir araştırmaya göre insanlar yalan söylemeyi 2 ila 5 yaşları arasında öğrenmektedir. Masum ve dürüst diye nitelediğimiz nice çocuklar aslında paralel bir evren yaratmayı çoktan öğrenmiştir ki bu öğrenme hali çoğu psikolog tarafından bilişsel büyümede bir mihenk taşı kabul edilmektedir. Peki neden? Neden yalan söyleriz ta o yaşlardan itibaren? Çok mu zor var olanı olduğu gibi aktarmak, çok mu güç gerçeği tüm gerçekliğiyle yaşamak?
Öncelikle cezalandırılmaktan kaçınmak için yalan söyleme yöntemini keşfederiz. Mesela bir ödev tamamlanmadığında baskıya ve cezaya maruz kalmamak için yalana başvurabiliriz. Bu şekilde hem cezalandırılmaktan kurtuluruz hem de dilediğimiz aktiviteyi gerçekleştirebiliriz.
Yalana başvurabiliriz pişman olduğumuz bir davranışın utancını yaşamamak için yahut özel bir bilgiyi bize karşı kullanılabilir korkusuyla paylaşmamak için. Çünkü tüm bunlar sosyal açıdan bizde anksiyete ve strese neden olabilir.
Sosyal kabul görmek için yalana başvurabiliriz mesela.
Başkalarının duygularını incitmemek için yalana başvurabilir, çirkin bulduğumuz bir arkadaşımıza güzel olduğunu söyleyebiliriz mesela ki buna da toplumca beyaz yalan deriz.
Öte yandan bilincimizin elinde olmayan bir yalancı daha vardır ki adına bilinçdışı deriz. Bilinçdışımız hayatımızı kolaylaştırabilmek için bize sürekli olarak yalan söylemektedir. Bir olayı hatırlamaya çalıştığımızda örneğin önemli gördüğü yerleri hatırlarken boşlukları kendisi tamamlar. Ya da yüzleşme kapasitemizin yetersiz olduğu birçok konuda bilincimizi korumak için bazı bilgileri saklama yoluyla bizlere yalan söyler ki psikoloji dünyasında bunun adına “inkar” diyoruz.
Peki ne kadar yalan söylüyoruz?
Yapılan bir araştırmaya göre insanların %60’ı 10 dakikalık konuşma süresince en az 1 yalan söylemektedir.
Bu denli yalancı olmuşsa insanoğlu yalan olmamış mıdır insanın normu?
Beyin dürüstlüğe önem vermektedir. Sosyal hayvanlar olarak itibarımız bizim için oldukça önem arz etmektedir. Çoğu insan bu itibarı, dürüst, sözüne güvenilir, onurlu bir imajı oluşturabilmek için oldukça fazla çaba harcar. Dürüst olmamanın geri döndürülemez bir zarar vereceğinin de bilincindedir. Bu nedenle yalan söylemek oldukça stresli bir davranıştır. Kalp ritmimiz yükselir, terlemeye başlarız, ağzımız kurur, sesimiz titrer. Aslında anksiyete belirtileri olarak isimlendirdiğimiz bu semptomlar devreye girer çünkü beyinde limbik sistem adı verilen bölge uyarılır ki bu bölge stres karşısında “savaş veya kaç” tepkisi tetikleyen bölge ile aynı bölgedir. İnsanlar dürüst olma eğilimi gösterirken bu bölge minimal düzeyde aktivite gösterirken yalan söylediğinde adeta havai fişekler ortaya saçar.
2015’te yapılan bir incelemeye göre sürekli yalan söylemenin sağlık üzerinde negatif etkileri vardır. Bunlar yüksek kan basıncı, yüksek kalp ritmi, damar daralması ve kanda yüksek stres hormonu olarak görülmüştür.
Öte yandan sürekli yalan söylemenin psikolojik bir bozukluk olduğunu savunan psikologlar da vardır. Bunun adına patolojik yalan söyleme ismini vermişlerdir. Tanımına gelecek olursak; sosyal, mesleki ve diğer alanlarda bozukluğa neden olan; strese yol açan; kişinin kendine veya diğerlerine zarar vermesine neden olan; 6 aydan uzun süren; sürekli, yaygın ve dürtüsel bir şekilde yalan söyleme davranışı olarak tanımlanmıştır.
Bu bozukluğun geç çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ortaya çıktığı düşünülmektedir. Patolojik yalancılar günde ortalama 10 yalan söyleme eğilimi göstermektedirler.
Yalan söylemenin psikolojik zararlarını özetleyecek olursak
Stres ve anksiyeteye neden olması.
Suçluluk ve utanç hissine neden olması.
Bilişsel yük artışına neden olması.
İlişkileri olumsuz yönde etkilemesi.
İçsel çatışmalara neden olması.
Otantik varoluşa ket vurması.
olarak belirtebiliriz.
Yalansız bir yaşam dileğiyle…
Comments