top of page

Spor ve Psikoloji İlişkisi Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Hamit Orhan Demircan
    Hamit Orhan Demircan
  • 2 Oca 2022
  • 4 dakikada okunur

Türk Dil Kurumu’nın tanımlamasına bakıldığında spor “bedeni veya zihni geliştirmek amacıyla kişisel veya toplu olarak gerçekleştirilen, bazı kurallara göre uygulanan hareketlerin tümü” olarak karşımıza çıkmaktadır (TDK, 2011). Bu sözcük “Disportere” başka bir deyişle de “Deportere” olarak Latince dilinde birbirinden ayırmak ya da dağıtmak anlamı ile doğmuştur. Zamanla bu kelime değişime uğrayarak “Disport” şeklinde kullanılmıştır. 17.yy’dan itibaren hem İngilizcede hem de Fransızcada “Sport” olan kelime Türkçeye “Spor” olarak geçmiştir (Atasoy & Kuter, 2005).


Günlük yaşamın bir parçası haline gelen spor modern dünyanın vazgeçilmez bir bileşeni haline gelmiştir. Sağlıklı yaşam adına yapılması gerekenler düşünüldüğünde spor bir tercih unsuru olmaktan çok daha ileri bir konumda yer almakta; zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Bireysel olarak yapılabilmesinin yanı sıra rekabet dahilinde gerçekleştirilen profesyonel, yaygın izleyici ile yapılan alanlar da günlük yaşamımızda yer almaktadır. Bu alanlar hem sporun kendi mevcudiyetinden doğan faydaların ortaya çıkmasını sağlarken hem de ekonomik üretim ve tüketimi de içerisinde barındırmaktadır (Sarıkoca, 2020).

Sportif faaliyetlerinin fiziksel ve fizyolojik yararlarının yanı sıra gerginliği azalttığı, psikolojik iyilik sağladığı ve psikiyatrik rehabilitasyon programlarında tedaviler arasında yer aldığı bilinmektedir (Morgan, Roberts ve Feinerman’dan akt. Bayar, 2004). Yapılan araştırmalarda fiziksel aktivitelere katılan bireylerde mutluluk hormonlarında artış gözlenmiş ve bu artışa bağlı olarak özgüven konusunda ilerleme kaydedildiği tespit edilmiştir. Serotoninin sıklığının ve beyinde ateşlenme hızının da artışına neden olan fiziksel aktivite, birey üzerinde cesaretlendirici potansiyele de sahiptir. Artan özgüven ve cesaretin sonucunda bireylerde dopamin seviyesinde artış olduğu düşünülmektedir (Terlemez, 2019). Çocukluk çağından yetişkinlik dönemine geçişte büyüme ve gelişmeye yönelik işlemlerde gerekli olan tüm koşulların sağlanmasını gerçekleştiren ve çocukların aktif, beladan uzak ve formda kalmasını sağlayan tek aktivite olarak görülmektedir (Berryman’dan akt. Eppright ve ark., 1997).


Spor kavramına bir diğer yaklaşım ise sporun kendini kanıtlama alanı olmaktan ziyade kendini tanıma alanı olmasına yöneliktir. Kendini tanımanın en az kendini kanıtlama kadar önemli olduğu bir düzlemde spor kişilik uyumunun gelişiminde temel araç haline gelmektedir. Sporun birey performansı hakkında hızlı ve belirli geri dönüt veriyor oluşu, başlangıcının ve sonunun sınırlarla çevrili oluşu bireylere amaçlarına yönelik gelişimlerini değerlendirme imkânı sunmaktadır. Sporun bu kendini değerlendirme kriterlerini sunması yaşamda oldukça az sıklıkla karşılaşılan bir deneyimdir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde spor oldukça kişisel, sınırları net, zaman kısıtlı ve yoğun bir çevre sunmaktadır (Danish, 1983).


Doğal koşullar altında bireylerin yoğun egzersiz sonrası söylemleri incelendiğinde “iyi hissetme” veya “daha iyi hissetme” gibi ifadelere rastlanmaktadır. Bu tarz sübjektif söylemler anksiyete, depresyon ve öz güveni ölçen çeşitli psikometrik ölçüm araçlarıyla desteklenmiştir. Yapılan araştırmalarda kendi kendine ölçüm araçları kullanılarak elde edilen sonuçlara bakıldığında anksiyete ile birlikte ortaya çıkan gerilimin egzersiz ile birlikte azaldığı tespit edilmiş bunun yanı sıra yapılan incelemelerle nörofizyolojik ve kardiyovasküler koşullar da fiziksel egzersizin etkilerini destekler nitelikte olmuştur. Bunun yanı sıra 6 ila 20 hafta arasında uygulanan düzenli egzersiz programlarının depresyon puanlarının düşmesine ve öz güven artışının gerçekleşmesine neden olduğu görülmüştür (Morgan, 1985).


Literatür incelendiğinde yapılan sporun yoğunluğunun da beyin üzerinde farklı etkileri olabileceği tespit edilmiştir. Düşük yoğunluklu egzersizlerin kognitif kontrollerin ve dikkat süreçlerinin belirleyicisi olan beyin bölgelerini tetiklediği görülmüştür. Yüksek yoğunluklu egzersizlerin ise öncelikli olarak duygulanım ve duygu süreçlerini etkileyen beyin bölgelerini aktive ettiği görülmüştür (Schmitt ve ark., 2019).


Spor yapmanın birey üzerinde sosyal açıdan da etkisi olduğu düşünülmektedir. Spor faaliyeti üzerinden birey farklı insan grupları ile bir araya gelme deneyimi yaşar. Bu durum, bireyin kendi dar dünyasından çıkarak farklı ortam ve kişilerle, inanç ve anlayışlarla, düşünüş biçimleriyle etkileşmesine neden olmaktadır. Bu özelliği ile spor yeni dostluklar kurulmasına, ilişkilerin geliştirilmesine ve sosyal anlamda kaynaşmaya neden olmaktadır. Spor aynı zamanda önemli görülen birçok sosyal değerin oluşmasına ve devamlı hale gelmesine neden olmaktadır. Bu değerler bireylerin çok çalışmasını, sorumluluk almasını, adil oluşunu, fedakâr tutumu, sadakati, kendini disipline etmeyi, güvenilirliği, hoşgörüyü ön plana çıkarmakta ve toplumun devamlılığını sağlayacak tutum ve davranış bütününün ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Sporun çok yönlü olarak görülebilecek bu etkilerinin kişiliğe yansıyan yönleri çeşitli çalışmalarla incelenmiş; sporun karakteri şekillendirdiği, takım sporları söz konusu olduğunda iş birliği yapmayı öğrettiği, kişisel disiplin anlayışını geliştirdiği, mücadeleyi öğrettiği, serbestlik ve zorunlu olmayışın sosyalleşme sürecini kolaylaştırdığı, cesareti arttırdığı, saldırganlık dürtülerinin doğal bir şekilde kanalize edilerek sosyal kurallara uyumu geliştirdiği düşünülmüştür (Küçük, 2015).

Spor yapmak tıpkı yemek yemek, öz bakım, sığınma gibi bir tercihten çok daha öte bir pozisyonda yer almaktadır. Fiziksel ve psikolojik sağlığın sağlam temeller üzerinde varlığını sürdürmesi için düzenli sporu hayatımızın bir parçası yapmak güçlenmemizin yanı sıra gülümsememizin de öncüsü olacaktır.



Kaynakça


Atasoy, B., & Kuter, F. Ö. (2005). Küreselleşme ve spor. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 18(1), 11-22.


Bayar, P. (2004). Egzersizin Depresyon Tedavisindeki Yeri ve Etkileri. Spor Bilimleri Dergisi, 15 (1), 49-64. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/sbd/issue/16408/171487


Danish, S. (1983). Musings about personal competence: The contributions of sport, health, and fitness. American Journal of Community Psychology, 11, 221-240.


Eppright, T.D., Sanfacon, J.A., Beck, N.C. et al. (1997) Sport Psychiatry in Childhood and Adolescence: An Overview. Child Psychiatry Hum Dev 28, 71–88. https://doi.org/10.1023/A:1025189118334


Küçük, V , Koç, H . (2015). Psiko - Sosyal Gelişim Süreci İçersinde İnsan Ve Spor İlişkisi . Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , (9) , . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/dpusbe/issue/4751/65276


Morgan, W. P. (1985). Affective beneficence of vigorous physical activity. Medicine & Science in Sports & Exercise.


Sarıkoca, E . (2020). Spor Ve Sosyoloji Bir Yaklaşım Denemesi .Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (64), 261-270. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/atauniefd/issue/55274/690109


Schmitt, A., Upadhyay, N., Martin, J. A., Rojas, S., Strüder, H. K., & Boecker, H. (2019). Modulation of Distinct Intrinsic Resting State Brain Networks by Acute Exercise Bouts of Differing Intensity. Brain plasticity (Amsterdam, Netherlands), 5(1), 39–55. https://doi.org/10.3233/BPL-190081


Terlemez, M . (2019). Spor Aktivitesinin Özgüven, Serotonin ve Dopamine Etkisi. International Journal of Social Science , 2 (2) , 1-6 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/injoss/issue/47539/600452


TDK (Türk Dil Kurumu) (2011). Türkçe Sözlük. Ankara: TDK Yayınları

 
 
 

Comments


© 2025 Hamit Orhan Demircan

bottom of page